Mükemmeliyetçiliği Bırakmak

Mükemmeliyetçiliği Bırakmak

“Gerçekten zor ve hayret verici olan şey, mükemmel olmayı bırakmak ve kendin olma çalışmasına başlamaktır”

-ANNA QUINDLEN

Açıklama: Bir kitabı okumanın ve içerdiği öğretileri benimsemenin en verimli yolunun hızlı hızlı kitabın yapraklarını çevirmekten çok daha fazlası oldugunu fark ettiğim zamanlardayım.

Bunu telafi etmek için bulduğum çözüm, beni büyüttüğüne veya başlarına ilham verebileceğine inandığım kitaplardan bazı notları sizlerle paylaşmak oldu.

Bu yazımda Dr. Brene Brown’ın Mükemmel Olmamanın Hediyeleri” isimli kitabında altını çize çize özümsemeye çalıştığım ve özellikle iş yaşamında sizlere de ilham olabileceğini düşündüğüm bölümleri aktarıyor olacagım.

Çünkü bazı anlar geliyor ki, istediğimiz kişi ile olmamız gerektiğini düşündüğümüz kişi arasında gel gitler yaşıyoruz. Peki ya kendiniz için anlamlı olan seçimler başkaları tarafından anlamlı olarak nitelendirilmiyorsa? O zaman hangi hapı alarak hayatınıza devam ederdiniz mavi mi yoksa kırmızı hapı mı? Diğer bir deyişle, “onaylanmak için sahiciliğinizi takas eder miydiniz?”

Birçoğumuz kariyer yolculuğunda bu gibi ayrımlara düşüyor, bizi heyecanlandıran yolculuklar yerine başkalarına “woow” dedirten (kendimizce mükemmelliğe erişmek için) unvanların peşinden koşuyoruz. Bu ise sadece başlangıç!

Dahası, çıktığımız yolda yani iş hayatımızda, belki de en çok kendi kendimize acımasız davranıyor, kalbimize vurduğumuz kamçıyla hep o bitiş çizgisinde alacagımız alkışlara odaklanıyoruz. Peki ama o bitiş çizgisi nerede? Daha doğrusu o bitiş çizgisini doğru belirleyebiliyor muyuz, yoksa bu durum bitiş çizgisi olmayan bir yarışa dönüşerek bizi tüketip yetersizlik hissimizi mi besliyor?

Biz o çizgiye doğru koşarken “Asla yeterince iyi değil” iç sesimiz ise bizi bir an bile bırakmıyor;

  • “İnsanlar ne düşünecek”
  • “Henüz kendini gerçekten sevemezsin, yeterince ………….. (iyi, başarılı, yetenekli, bilgili, yaratıcı, üretken, güçlü, sert, özenli …vb) DEĞİLSİN”
  • “Kim oldugunu zannediyorsun da düşüncelerini/yazını/sanatını/fikirlerini/inançlarını dünyaya ilan ediyorsun”

MÜKEMMELİYETÇİLİK

  • Mükemmeliyetçilik elinizden gelenin en iyisini olmaya çabalamakla aynı şey değildir.
  • Mükemmeliyetçilik sağlıklı başarı ve büyümeyle ilgili değildir.
  • Mükemmeliyetçilik mükemmel yaşar, mükemmel görünür ve mükemmel davranırsak, suçlama, yargılama ve utancın acısından sakınabileceğimize veya en aza indirebileceğimize inanmaktır. Bir kalkandır.
  • Mükemmeliyetilik kişisel gelişim değildir. Mükemmeliyetçilik, özünde onay ve kabul kazanmaya çalışmakla ilgilidir.Çoğu mükemmeliyetçi başarı ve performansa göre övülerek yetiştirilmiştir (notlar, tavırlar,insanları memnun etme, görüntü, vb). Hayatımızın bir yerinde bu tehlikeli ve kuvvetten düşüren inanç sistemini benimseriz.
  • Ben ne başardıysam ve onu ne kadar başardıysam oyum. Memnun et. Performans göster. Mükemmel ol.

Sağlıklı çaba, kendine odaklıdır — Nasıl gelişebilirim?

Mükemmeliyetçilik başkasına odaklıdır — Ne düşünecekler?

  • Mükemmeliyetçilik insanın kendisine zarar veren ve bağımlılık yapan bir inanç sistemidir ve şu temek düşünceyi besler: Mükemmel görünür mükemmel yaşar ve her şeyi mükemmel yaparsam, acı verici utanç, yargılama ve suçlama duygularını en aza indirebilir veya engelleyebilirim.
  • Dr Brene Brown diyor ki; olmanız gerektiğini düşündüğünüz kişiyi bırakın, oldugunuz kişiyi kucaklayın!

Kitabında “Bütün kalbinle yaşamak”tan bahseden yazar, bütün kalbimizle yaşama ve sevme cesaretini aradığımız bu yolculukta bize hem yol işaretleri hem de bu yoldaki engellerle alakalı farkındalık sunmakta (bu 10 yol işaretini merak ediyorsanız sıradan bir kişisel gelişim kitabı olmanın çok ötesinde olan bu kitabı okumanızı kesinlikle tavsiye ederim).

Dr. Brene Brown diyor ki,

BÜTÜN KALBİNLE YAŞAMAK

  • Sabah uyanmak ve “Ne halledilmiş ve ne kadarı bitirilmeden bırakılmış olursa olsun, ben yeterliyim, diye düşünmek için cesaret, şefkat ve bağlantı geliştirmek demektir,
  • Gece yatağa girerken, evet mükemmel değilim, savunmasızım ve bazen de korkağım ama bu aynı zamanda cesur olduğum ve sevgiyi ve aidiyeti hak ettiğim gerçeğini değiştirmez, diye düşünmektir.”
  • Gerçek, anlamlı değişimin bir süreç olduğudur, rahatsız edici olabilir ve çoğu zaman da risklidir, özellikle de kusurluluklarımızı kucaklamak, sahiciliği geliştirmek ve dünyanın gözünün içine bakıp “ben yeterliyim” demekten bahsediyorsak.
  • Hangisi daha risklidir?“İnsanların düşündüğünü bırakmak mı” yoksa “benim nasıl hissettiğimi, neye inandığımıve kim olduğumu bırakmak mı?”
  • Başkalarının ne düşündüğünü bıraktığımızda ve kendi öykümüze sahip çıktığımızda, değerliliğimize ulaşırız: nasılsak öyle değerli olduğumuz ve sevgiye ve aidiyete değer olduğumuz duygusuna.
  • Sağlıklı çabayla mükemmeliyetçilik arasındaki farkı anlamak, kalkanı bırakmak ve yaşamınızı kavramak açısından önemlidir.
  • Utanç, içimizi kaplayan, küçük, kusurlu ve asla yeterince iyi olmadığımızı hissetmemizi sağlayan o sıcak duygudur. Utanç temelde sevilmeme korkusudur; hikayemizi sahiplenme ve değerli hissetmenin tam tersidir. Utanç, tamamen korkuyla ilgilidir.
  • Korkularımızı incelemek ve iç konuşmamızı değiştirmek mükemmeliyetçiliğin üstesinden gelmenin iki önemli adımıdır.

FARKINDALIK

Bazen çözümü hemen bulmak ister, engellerin ne oldugunu düşünmeden çözüm arayışına düşeriz. Ancak önce bir durup farketmemiz ve engellerin ne oldugunu kendimizde keşfetmemiz lazım ki ışığa yönelebilelim.

Unutmamak lazım ki;

“Karanlığa hissizleştiğimizde, ışığa da hissizleşiriz.”

  • Kendinden şüphe ve gerekliliğin üstesinden gelmek için mesajlara sahip çıkmaya başlamalıyız. Bizi korkutan nedir? “Yükümlülükler” listemizde neler var?Kim diyor? Neden?
  • Onları görmezden gelirseniz, daha yüksek sesle bağırmaya başlarlar.Genellikle en iyisi sadece mesajları kabul etmektir.Bu bize “Anlıyorum. Bundan korktuğumu görüyorum ama yine de yapacağım” deme fırsatı verir.
  • Kendinden şüphenin üstesinden gelmek, tamamen yeterli oldugumuza inanmak ve dünyanın olmamız gerektiğini ve kendimizi adlandırmamız gerektiğini söylediği şeyi bırakmakla ilgilidir.

Başkalarının takdirini, alkışlarını, etiketleri, size dayattığı seçimleri, tanımlamalarını ve değer yargılarını bir kenara bırak şimdi ve;

“Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans et

Hiç kimse dinlemiyormuş gibi şarkı söyle

Hiç kırılmamışsın gibi sev ve dünya cennetmiş gibi yaşa”

MARK TWAIN

Detaylı okuma için kitaba buradan ulaşabilirsiniz.

Sevgi dolu günler!